Tiny-House Hareketi, yaşam alanlarını küçültmeyi, basitleştirmeyi ve esasen "daha azıyla yaşamayı" savunan mimari ve sosyal bir harekettir. Bu akım öncelikle daha basit yaşama dönüşü temsil ederken, aynı zamanda mevcut konut endüstrisine potansiyel bir çevre dostu çözüm ve barınak eksikliği yaşayan bireyler için uygun bir geçiş yöntemi olarak kabul edildi. Ancak günümüzde bu yaşam alanları, eşyalara daha az bağlanarak, insanların yaşamak için tükettiği kaynakları azaltarak ve daha az tüketmeye teşvik ederek dünyada daha az iz bırakmak isteyenler için büyük bir fırsat olmuştur. Aynı zamanda konut fiyatlarının her geçen gün yükselmesi, mali zorluklar, doğaya dönüş ve sakin bir yaşam isteği gibi diğer sebepler de bu küçük evlere olan talebin artmasına neden olmuştur. Bunlara ek olarak, son yıllarda birçok şirketin uzaktan çalışma yöntemine geçmesiyle Tiny-House tutkunu dijital göçebelerin sayısı da oldukça arttı. Bunun sayesinde bir yere bağlı olmadan yaşamaya ve daha etkili bir şekilde seyahat etme fırsatı buldular.
Bu akım özellikle 2008-2012 tarihleri arasında ortaya çıkan Küresel Ekonomik Kriz sırasında batı ülkelerinde masraflarını azaltmak isteyen aileler ve bireyler tarafından bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Ancak Tiny-House Hareketi’nin gerçek kökleri 1854'e kadar uzanıyor. Ünlü transandantalist Henry David Thoreau iki yıllığına Walden Gölü kıyısında bir araziye taşındı ve kendini bulmak diyebileceğimiz bir şey yapmaya koyuldu. Kendisi maneviyatın doğayla ilgili deneyimlerde bulunabileceğine inanıyordu. Burada 13 m2 ‘lik bir kulübe inşa etti ve geçirdiği iki yılın meyvesi olarak Walden kitabını yazdı. Bu çalışmasında basit yaşamanın ve doğaya yakın olmanın erdemlerini övdü. ‘’Bilinçli ve incelikli bir şekilde yaşamak, hayatın yalnızca asil gerçekleriyle yüzleşmek ve öğreteceklerini öğrenip öğrenemeyeceğimi anlamak ve ölüm kapımı çaldığında yaşamamış olduğumu görmemek için ormana gittim.’’ sözü Thoreau’nun bakış açısını
daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Bizleri esnek ve daha ekonomik bir yaşam tarzına yaklaştıran ve ülkemizde de popülaritesi giderek artan Tiny House’lar yaklaşık 10 m2 ile 30 m2 arasında bir alana sahip olan, tekerlekli ya da sabit olarak inşa edilen yapılardır. Var olan küçük yaşam alanının her bir köşesini, kullanıcıların beklentilerini maksimum seviyede tutmak için verimli bir biçimde değerlendirmeye teşvik eder. Kısaca, bir evde ihtiyacımız olan her şeyi içinde barındıracak bir işlevselliğe sahiptir. Tiny-House'ları inşa etmek ve sonrasında yaşamak daha az kaynak kullanımı gerektirir. Bu da daha az atık, daha az karbon ayak izi ve daha az enerji kullanımı demektir. Aslında hepimiz çok iyi biliyoruz ki, daha basit bir yaşam tarzına geçiş, daha sürdürülebilir bir geleceğe yol açar. Bunların yanı sıra, Tiny-House’lar ile ilgili merak edilen bir diğer konu da yönetmelikler ve izinler. Tiny House’ınızı istenilen şekilde ve yasal olarak kullanabilmeniz için belediyelerden ya da gerekli kurumlardan imar veya ruhsat izinlerinin alınması gerekmektedir.
Tiny House Hareketi içinde bulunduğumuz sistemin kısıtlamalarına karşı bir başkaldırı niteliğinde, daha fazla finansal-bireysel özgürlüğe ve nihayetinde kendi kendine yetebilen yenilikçi, işlevsel ve mutlu bir hayata giden bir yol sunar. Gerçek mutluluk arayışı, insanları son yıllarda dünya çapında ivme kazanan bir kavram olan minimalist yaşam üzerine odaklanmaya yöneltti. Bu da bizlere sadece gerçekten ihtiyacımız olan şeylerle yaşamamız ve gerisini bırakmamız gerektiğini söylüyor. Her şey aslında hayatımızı basitleştirmekle ilgili ve Tiny-House Hareketi de bunun en büyük örneklerinden bir tanesi.
Commentaires